Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, dünya genelinde, yılda 125 bini 5 yaş altında 420 bin kişi, güvenli olmayan gıdalar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Son tahminler, güvensiz gıdanın etkisinin, düşük ve orta gelirli ekonomilerde her yıl yaklaşık 95 milyar dolar civarında üretkenlik kaybına neden olduğunu ortaya koyuyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), gıda güvenliği, hastalıkların önlenmesi ve sektörler arasında bu konudaki işbirlikçi yaklaşımların tartışılması amacıyla her yıl 7 Haziran’ı Dünya Gıda Güvenliği Günü olarak kutluyor. Güvensiz gıda tüketiminden kaynaklı sorunlara dikkat çekilen uluslararası günün bu yılki sloganı “Gıda Güvenliği: Beklenmedik Durumlar İçin Hazırlık Yap” olarak belirlendi.
Sabri Ülker Vakfı Beslenme ve Bilimsel İletişim Yöneticisi Uzm. Dyt. Özge Dinç Coşkun, taze sebze ve meyve çeşitliliğinin arttığı yaz ayları için, temel hijyen kuralları başta olmak üzere tedbir alınması uyarısında bulunuyor. Coşkun, gözle görülemeyen bakteri, virüs, parazit veya kimyasal maddelerin bozulmuş gıda ve suyla vücuda girmesiyle bulaşıcı hastalıkların oluştuğuna vurgu yaptı.
Coşkun sözlerine şöyle devam etti: “Organik gübre, sulama için kullanılan su, depolama, taşıma için kullanılan kaplar, araçların yüzeylerindeki mikroorganizmalar ile ürünü alanların ellerindeki mikroplar, besin zehirlenmelerine yol açabiliyor. Dünya genelinde her 10 kişiden 1’i, zararlı maddelerin bulaştığı gıdalar nedeniyle hastalanıyor. Bakteriler, virüsler, parazitler veya ağır metallerle kontamine olmuş gıdaların tüketilmesi, 200’den fazla hastalığa neden oluyor.
Dünya nüfusunun yüzde 9’unu oluşturan 5 yaşın altındaki çocuklar ise güvenli olmayan gıda tüketimi kaynaklı sorunlardan en fazla etkilenen kesimi oluşturuyor. Bu çocuklar hastalık yükünün yüzde 40’ını taşırken, güvenilir gıdaya erişememe ve yetersiz beslenme nedeniyle ölüm riski bu yaş grubunda daha yüksek oranlara ulaşıyor.”
Coşkun, gıda güvenliğinin hafife alınmaması gerektiğine, sorunların basit tedbirlerle derinleşmeden önlenebileceğine dikkati çekti. Pişirilmeden tüketilen taze meyve ve sebzelerin temas ettikleri her kalıntıyı vücuda taşıdığını belirten Coşkun, özellikle yaz aylarında dışarıda açık satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmasını önerdi. Coşkun, tüketicilere risklerin azaltılması için şu önerilerde bulundu:
-Alışveriş yaparken, taze görünen ve iyi durumda olan meyve ve sebzeleri seçiniz, kötü kokulu, açıkça hasar görmüş veya küflü besinleri satın almayınız.
-Paket içerisindeki sebzelerde sıvı birikimi, sebzelerin yıkandığını ancak yeterince kurutulmadığını, bu nedenle küflenme riski taşıyabileceğini gösterir. Bu tür ürünleri satın almaktan kaçınınız.
-Ürünleri eve getirdiğinizde bekletmeden temiz, soğuk (5 °) bir buzdolabına yerleştiriniz.
-Çabuk bozulma potansiyeli olan, et, yumurta, süt ve balık gibi besinleri açıkta bekletmeyiniz.
-Elma ve havuç gibi bazı meyve ve sebzeler uzun süre bozulmadan saklanabilir, ancak çoğu ürünün birkaç gün içinde kullanılması gerektiğini unutmayınız.
-Daha fazla olgunlaşma gerektiren muz, domates veya meyveleri oda sıcaklığında tutmaya özen gösteriniz.
– Yemeden önce meyve ve sebzeleri bol ve temiz akan suda yıkayınız. Dış yaprakları veya kabukları soyup atınız. Kavun, karpuz, elma veya havuç gibi sert yüzeyli sebze ve meyveler için sebze fırçası kullanınız.
-Küçük ve daha hassas meyveler için bir kevgir kullanarak durulanmasını sağlayınız ve zarar görmesini en aza indiriniz.
-Çapraz bulaşı önlemek için, çiğ ürünleri doğradığınız tahta ve bıçağı diğer bir besin için kullanmadan mutlaka iyice yıkayınız.
-Hazırlanan meyve salatalarını ve diğer kesilmiş ürünleri, servis edilene kadar buzdolabında saklayınız, 4 saatten fazla buzdolabı dışında beklediyse, tüketmeyiniz.